4-12 HAZİRAN 2016 (Balkanlar Gezimiz)
Uzun soluklu araştırma ve planların sonucunda Balkanların bir ucundan tutup gezmeye karar verdik. Birkaç ay öncesinden gidiş-dönüş uçak biletlerimizi farklı ülkelerden aldık, kenara attık ve gerisini akışına bıraktık:)
Seyahat tarihine kadar Google maps üzerinden nereden nereye kaç km, kaç dk, hangi şehirlerden, hangi bölgelerden nasıl gidilir neredeyse ezberledik. Kalacağımız tüm ülkelerdeki konaklama rezervasyonlarını gitmeden önce yaptık. Ülkeler arası ulaşımı ise tamamen anlık olarak gezi esnasında planladık. Çünkü gitmeden önce ulaşım biletlerini almak pek kolay değil. Sefer sayıları günde birkaç sefer ile sınırlı ve internette yazan saatler ile otogarda yazan saatler birbirine uymuyor. Bu yüzden her gittiğimiz şehirde ilk önce otogara uğrayarak bir sonraki durağımıza nasıl gidilir, saat kaçta otobüs var öğrendik ve ona göre zaman planımızı yaptık.
Balkanlarda ilk durağımız Saraybosna/Bosna Hersek oldu.
SARAYBOSNA – 1.GÜN
Sabah saatlerinde Saraybosna havalimanına indik. Saraybosna’nın doğasının ne kadar mükemmel olduğunu daha uçaktan inmeden görebiliyorsunuz. Yemyeşil bir şehir sizi karşılıyor.
Buradan şehir merkezine direkt olarak ulaşım yok, biraz yürüme mesafesinden sonra tramvay olduğunu söylediler ama valizlerimiz olduğu için biz taksiyi kullandık. Saraybosna para birimi “km (konvertibl mark)” olarak geçiyor. Taksiciye otele kadar kaç paraya götüreceğini sorduğumuzda bize 30km (15 euro) olarak elindeki kağıttan bilgi veriyordu. Fakat adama ısrarla buradan otel 15 km(kilometre) neden 30 km (kilometre) diyorsun diye söyleniyorduk 🙂 İngilizcesi olmadığı için sürekli no no 30 km diyordu. Uzun süre anlaşamadıktan sonra taksicinin 30 km’yi para birimi olarak kullandığını anladık 🙂 Demek istediği 15 kilometrede mesafenin ücreti 30 (km) konvertibl markmış.
Otelimiz çok merkezi konumdaydı. (Apartments THM City Hall Sarajevo) Sadece giriş odası istemediğinizi belirtin. Üst katlar daha güzel.
Alternatif oteller;
Bizce burada kalınmalı : Samm Šeher Hotel
Paraya kıyarım her şey güzel olsun diyenlere : Hotel Sana
Konakladığımız yerin hemen yanında Eski Belediye binası yer alıyordu. Bu bina günümüzde ulusal kütüphane olarak kullanılmaktadır. Odaya yerleştikten sonra zaman kaybetmeden şehir haritasını aldık ve gezmeye başladık. Saraybosna’da birçok yere yürüyerek ulaşmanız mümkün. Bunun dışında nostaljik tramvaylar ile de ulaşım imkanı var.
Saraybosna seyahatimizde sokaklarda gezerken ilk dikkatimizi çeken binalarda Bosna iç savaşının izlerinin hala duruyor olması. Kurşun izlerinin delik deşik ettiği çok sayıda binayla karşılaşıyorsunuz. Binalara bakarken insan burada savaş sırasında yaşanmış olanları hayal etmekten kendini alamıyor. Acaba o evin penceresinden birisi aşağıya ateş mi ediyordu? Karşı ki tepeden düşman askerleri kurşun mu yağdırıyordu? Acaba sadece bu binayı korumak için kaç kişi hayatını kaybetti? Saraybosna bize göre savaştan yeni çıkmış ve savaşın izlerini hala taşıyan fakat bu savaşın hüznünü şuan için üzerinde barındırmayan bir şehir.
Bosna savaşı hakkında kısa bir bilgi; Bosna savaşı 1992-95 yılları arasında sürmüş olan ve yaklaşık 100.000 kişinin hayatını kaybettiği, milyonlarca insanın göç etmek zorunda kaldığı bir iç savaştır.
Savaş ile ilgili düşüncelerimizi bir kenara bırakıp şehrin merkezini gezmeye başladık. İlk olarak 16. yüzyılda kurulmuş bir Osmanlı çarşısı olan meşhur Başçarşı içerisinde turladık. Burası Saraybosna’da gezilecek yerlerin başında geliyor. Çarşıda çok sayıda Boşnak börekçisi, Saraybosna’nın meşhur cevapci köftecileri, hediyelik eşyalar alabileceğiniz küçük dükkanlar, bakırcılar çarşısı, bosna kahvesi içebileceğiniz butik kahveciler var. Çarşı tamamen Osmanlı’dan kalan mimari yapılar ile çevrili, bunların birçoğu Bosna beylerbeyi Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılmış.
Çarşı meydanında ise Saraybosna’nın simgesi haline gelmiş tarihi Başçarşı Sebili sizi karşılıyor, çeşmeye arkanızı dönüp etrafınıza baktığınızda ise Saraybosna’nın şehirle iç içe geçmiş müthiş doğasını görüyorsunuz. Ormanlık alanlar şehrin bir adım ötesinde sadece. Büyük şehirlerden gezmeye gelenler için inanılması zor oluyor tahmin edersiniz ki…
Başçarşı sebilini de gördükten sonra Saraybosna’nın ünlü Ferhadjia caddesi boyunca yürüyüş yaptık. Bu cadde İstiklal caddesi tarzında bir yer. Cadde boyunca birçok kafe, restaurant ve mağaza yer alıyor. Günün her saati gayet hareketli ve canlı görünüyordu. Yine cadde üzerinde bulunan İsa’nın kalbi Kathedrali’ni (Saraybosna Kathedrali) görmenizi tavsiye ederiz. İçi gayet görkemli, açık olduğu saatlerde gezmek mümkün. Biz Pazar günü açık olduğu bir saati yakaladık ve içini görebildik.
Yürüyüş rotası üzerinde Başçarşı’da yer alan Gazi Hüsrev Bey Camisi 1531 yılında Bosna Sancak Beyi Gazi Hüsrev Bey tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Hemen yakınlarında ise 1540 ylında yapılmış Bezistan’ı gezebilirsiniz. Burası İstanbuldaki kapalı çarşıyı andırıyor.
Biz çarşıdaki tarihi yerleri gezdikten sonra havalimanından gelirken yol üzerine gözümüze çarpmış olan coloseum club casinoya doğru yöneldik. Bu casino Kıbrıstaki casinolar gibi değil, daha ufak çaplı bir yer. Burada biraz zaman geçirdikten sonra akşam hazırlıkları için otelimize yöneldik.
Saraybosna’da gece hayatı tahmin ettiğimizden daha hareketliydi. Çok sayıda kafe ve bar mevcut. Gündüz görmediğimiz genç nüfus barlara görmek mümkün. Herkes şıkır şıkır giyinmiş geceye hazırdı. Burada ve diğer balkan ülkelerinde bu durumla sıkça karşılaştık. Balkan gençleri gece hayatına genel olarak ayrı bir önem veriyorlar. Biz de Nicola Tesla konsepti ile dizayn edilmiş Tesla Pub‘a gittik. Bu bara giriş ücretsiz. Fiyatlar Türkiye ile karşılaştırılamayacak kadar uygun ve müzikler dj tarafından çalınıyor.
2. GÜN
Saraybosna’da ikinci günümüzde sabah erken saatte kalkarak meşhur Boşnak böreğini yemeğe gittik. Çarşı içerisinde birçok yerde Boşnak böreği bulabilirsiniz. Tabi böreğin yanına bir de çay isteyelim dediğinizde, demleme çay gelme ihtimali çok düşük. Genellikle poşet çay tüketiliyor. Yine de Türk kültürüne yakınlık olduğu için “demleme çay bulunur” yazan yerlere rastlanabilir.
Kahvaltı sonrasında çarşı içerisinde ufak tefek alışverişlerimiz için turladıktan sonra, otelden gelen öneri ile Saraybosna’yı tepeden izleyerek kahve içebileceğimiz bir yer öğrendik. Bu tepede bir cafe/restaurant mevcut, ismi ” Park Prinčeva” Buraya çıkış biraz yokuş olduğundan yorucu olabilir, biz taksi ile yukarıya çıktık fakat dönüşte yürüyüş yaparak kısa sürede merkeze indik. Tepeye ulaştığınızda tüm Saraybosna ayaklarınızın altında. Manzara gerçekten çok keyifli.
Böyle bir manzara bulmuşken aklımıza hemen birer Türk kahvesi içmek geldi tabi burada bunun adı Bosna kahvesi:) Türk kahvesinden biraz daha farklı, sapsız bir fincan veriliyor yanında cezvede kahve ve şeker.
Kahveyi cezveden fincana döküyorsunuz sonra üzerine sudan bir parça ilave ediyorsunuz. Tabi su eklemeden de içebilirsiniz. Yine şeker de isteğe bağlı olarak sonradan ekleniyor. Sunumu Türk kahvesinden biraz daha farklı ama lezzetliydi.
Bu tepede kahvemizi de içtikten sonra merkeze doğru yürüyerek indiğimiz sırada şans eseri geçtiğimiz bir sokaktan Dzirlo kafeyi keşfettik. Burası bir otantik bir çay evi… Tam 53 çeşit çay mevcut. Biz de vaktimiz varken bir bitki çayı içelim dedik. Sunum gerçekten çok hoştu. Çay demlik ile masaya geliyor, demlenme süresini takip etmek içinde bir kum saati geliyor. Kum saati bir tur bitirdiğinde çayınızı içebilirsiniz:) Saraybosna’da her ne kadar Bosna kahvesi meşhur olsa da bu çay evine mutlaka uğrayın deriz.
Yaklaşık 1,5 günlük Saraybosna gezimiz çayımızı bitirdikten sonra tamamlandı. Mostar otobüsünü kaçırmamak için çayı fondip yaptık neredeyse:) Biz burayı çok sevdik umarız tekrar gelmek şansımız olur…Sırada Mostar…
Bunlar da ilginizi çekebilir;
