Kapadokya başlı başına bir harikalar diyarı…
1.GÜN
Şubat 2016 için aldığımız biletler ile Kapadokya’ya gittik. Kayseri havaalanına uçuş sonrasında transfer aracılığıyla Göreme merkezde konaklayacağımız otelimize vardık. (http://www.booking.com/hotel/tr/bedrock-cave.tr.html) Kapadokya’ya gittiğinizde kesinlikle Göreme’de kalmanızı tavsiye ederiz. Göreme merkezden gezilecek tüm yerlere minibüs ile ulaşım çok kolay, fakat minibüsler bir saat aralıklarla hareket ettiğinden dolayı zamanlamayı iyi ayarlamanız gerekiyor.Biz ise otelimize varır varmaz bir şehir haritası alarak bazı yerlere minibüs ve bazı yerlere tur ile ulaşmaya karar verdik. Otele vardığımızda saat henüz 4’tü ve o günü boş geçiremezdik.:)Hazır Göreme’de iken Göreme Açık Hava Müzesi ile gezmeye başladık. Kapadokya’da müzelere giriş ücretli ve hemen hemen 2 müzeye giriş yapılacak ücrete 1 yıllık müze kart alınabiliyordu bu yüzden gider gitmez müze kartı çıkartık.
Göreme açık hava müzesinde olmak sanki bu dünyada değilmişsin hissi veriyor. Bizler gibi sürekli şehrin içinde olanlar için eski medeniyetlerde böyle bir şehir kurulup yaşanıldığını bilmek alışılması zor bir düşünce.. “Taşların arasında şirinler köyü” bizde bıraktığı izlenim bu oldu. Taşların arasında kiliseler ve şapaller çoğunlukta. Bazı yerlerde cam tabutlar ve içlerinde insan kemiklerini görmek mümkün. Bunun haricinde yemekhaneler ve oturma mekanları da oyulmuş durumda.En üzücü nokta ise burada ve bundan sonraki gezdiğimiz tüm yerlerde karşımıza çıkan resimlerin ve heykellerin deformasyonu. Resimlerin tamamının surat kısımları neredeyse yok olmuş durumdaydı.Sonraki turlarımızda bunların hakkında 2 farklı rivayet olduğunu öğrendik. 1.si o tarihlerde şu andaki gibi boyalar olmadığından resimlerde her yer için farklı bitki özlerinden boyalar üretiliyormuş. Surat bölgelerini yaptıkları bitkilerin boyasının daha az kalıcı olmasından kaynaklı olduğu. Zamanla nem,rutubet, yağmur suyu vb durumlarda ellerin ve suratların daha erken aşındığı.2. si ise bu bölgede yaşayan Müslüman halkın bu resimlere şeytan işi olarak bakarak zaman zaman taşlaması..İkiside doğruluğu ispatlanmamış iddaalar.
Sonrasında merkeze doğru devam ederek yol üzerindeki diğer yerleri keşfettik.
Nazar boncuklu ağaçta bir fotoğraf almadan olmazdı:) Dönüş yolunuz üzerinde Saklı Kilise ve yol üzerindeki farklı vadilere uğrayabilirsiniz. Biz gezinin devamında Göreme merkezi keşfe çıktık, sokaklarında dolaştık.
Aksam üzeri gün batımını seyretmek için mutlaka “Sunset” adi verilen ask tepesine çıkabilirsiniz. Mevsim sebebiyle biz biraz üşüdük ama Göremeyi 360 derece görebileceğiniz bir yer. Hatta sabah erken saatte kalkıp buradan balonları izlemek çok keyifli.
İlk günümüzü Göreme merkezi keşfederek geçirdikten sonra akşam yemeği için yer araştırdık. Kapadokya’ya gidince haliyle testi kebabı ve saç kavurma yemeden olmazdı. Merkez yer alan Keyif Cafe&Restaurant’ta yemek yedik. Mekan ufak şirin bir yer ve işletmecileri çok güler yüzlü. Testi kebabının kapağını size kırdırarak tecrübe etmenize fırsat tanıyorlar. Tatlı yemek için her ne kadar uzun araştırmalarımız olsa da Kapadokya’da tatlıcı olmadığını fark ettik. Maalesef canınız tatlı çektiğinde restaurant menüsünde yer alan baklava seçeneği dışında bir tatlı bulmanız çok zor.
Yemekten sonra ertesi gün için turları araştırarak 1. günümüzü tamamladık. Eğer müze kartınız varsa turlar belli miktarda indirim sağlıyorlar bilginiz olsun.
2. GÜN
Gezimizin ikinci gününde mesafe olarak biraz daha uzak yerler için tur satın almaya karar verdik. Kapadokya’da Yeşil Tur (Uzak bölge turu: Ihlara Vadisi, Derinkuyu yer altı şehri, Selime Manastırı, Güvercinlik Vadisi gibi..) , Kırmızı Tur ( Göreme Açık Hava Müzesi, Avanos, Paşabağı, Zelve vb…) şeklinde farklı bölge turları mevcut. Biz Yeşil Tur tercih ettik. Sabah otelimizden turun bizi alması sonrasında ilk olarak Derinkuyu yer altı şehrine yol aldık. Rehberler hem Türkçe hem İngilizce hizmet veriyorlar.Burada en etkilendiğimiz kısım yerin derinliklerinde yaşıyor olmalarına rağmen havalandırma bacalarının kuruluş yönü itibariyle içeride sürekli temiz hava olması.Savaşlarda korunmak için her tarafı bölme bölme yapmışlar.Bir tehlike anında kayalarla bölmeleri kapatıyorlar. Okçu deliklerinden savunmaya geçiyorlar. Ayrıca içerisinde kiliseler, şarap imalathaneleri,tuvaletler ve toplantı salonlarını görebilirsiniz. Mevsim sebebiyle turda ve gezilecek rotalarda yoğunluk olmaması en büyük avantajımız oldu. Turda yaklaşık olarak 15 kişiydik ve çok rahat gezebildik.
Derinkuyu Yeraltı şehri gibi gezebileceğiniz çok sayıda yeraltı şehri bulunmaktadır. Eğer zaman sıkıntınız yok ise Kaymaklı yeraltı şehrini de görebilirsiniz. Biz zamanımız olmadığı için gezemedik, bir sonraki gelişimizde gitmeyi planlıyoruz.
Derinkuyu sonrasında Ihlara Vadisine doğru yola çıktık. Yine mevsim sebebiyle çok rahat gezebildik sonbahar manzarası eşliğinde. Baharda gidildiğinde de Ihlara’nın yemyeşil doğası eşliğinde gezmekte eminim çok keyifli olacaktır.
Ihlara vadisindeki aşınma hala devam ediyor. Suların akışıyla birlikte yavaş yavaş aşağıya doğru yer aşınıyor. Tepelerden kayalar parçalanmaya da devam ediyor. Yukarılara baktığınızda güvercinlikler görüyorsunuz. Eskiden insanlar dağların tepelerinde yaşıyorlar ve güvercin besliyorlarmış. Evlerin ön kısımları ve çıkış yapılan merdivenler yıkıldığı için bakıldığında sadece evlerin arka tarafında olan güvercin yuvaları görünüyor. Ihlara Vadisinde yaklaşık 1 saat süren bu keyifli yürüyüş sonrasında bir çay molası verdik. Sonrasında yürüyüşe devam ettik ve rotanın sonunda vadideki bir restoranda öğle yemeği molası verdik.
Öğle yemeği sonrasında ise Selime Manastırına doğru yola çıktık. Manastırı gezmek için yine tırmanışlar bizi bekliyordu. Fakat yukarı doğru çıktıkça karşılaşacağınız manzaraya kesinlikle değer..
Selime Manastırı sonrasında turun son durağı Güvercinlik Vadisi ve Uçhisar oldu. Uçhisar kalesine çıkarak tüm Kapadokyayı tepeden seyredebilirsiniz. Güvercinlik vadi manzarasını ve kayalar içerisine oyularak yapılmış güvercin yuvalarını görmemiz ve alışveriş için kısa bir mola verdik. Mola verdiğimiz yerdeki dükkanda yöresel ürünler almak isteyenler için çok sayıda seçenek var. Biz sütte kurutularak yapılan kabak çekirdeğini denedik. Hediye almak isterseniz farklı alternatiflerde mevcut.
3. GÜN
Kapadokya’da son günümüzü yakın civarları gezmeye ayırdık. Göreme içinde saat başı kalkan minibüsler ile gideceğiniz yere ulaşmak çok kolay. Sadece minibüs saatlerini iyi ayarlamak gerekiyor. Biz ilk olarak Paşabağı’na Peri bacalarını görmeye gittik. Minibüsten indikten sonra masal gibi yollarda kısa bir yürüyüş sonrası Peri bacalarına ulaştık. Buralarda gezerken kendinizi gerçekten bambaşka bir dünyada hissedeceksiniz.
Paşabağını gezdikten sonra Zelve Açık Hava Müzesine doğru yine yürüyerek devam ettik. Minibüsle gitmek isterseniz çok sık geçmediği için beklemek gerekebilir. Yürüyüş yolu o kadar keyifli ki Zelve’ye kadar anlamadan varmışız:) Buraya da Müze kart ile giriş yapılabiliyor.
Kapadokya’da gördüğümüz en etkileyici yerlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Açık hava müzesi haline getirilmiş bu antik kentte uzun bir yürüyüş parkuru var. Tabelaları takip ederek tam tur atarak gezmek mümkün. Göreme açık hava müzesinden daha büyük olmasına rağmen daha fazla aşınma görülüyor.
Zelve gezisini tamamladıktan sonra müze girişindeki otantik kafede bir çay molası vererek yarım saat içinde gelecek olan minibüsü bekledik ve rotamız Avanos oldu.
Avanos’u büyük bir yer olmadığı için kısa sürede gezebilirsiniz. Avanos sokaklarında biraz tur attıktan sonra Kızılırmak kenarında tur atabilirsiniz, ırmak kenarında yer alan kafe ve restoranlarda zaman geçirebilirsiniz. En çok ilgimizi çeken sokak aralarındaki küçük diskolar oldu. Maalesef geceyi burada geçirmeyeceğimizden dolayı ileride yapılacaklar listemize bunu da ekledik.
Biz buralarda kısa bir tur attıktan sonra, Avanos’un meşhur çömlek ustalarını ziyaret ederek deneyimlemek istedik. Eğer dükkandan bir miktar alışveriş yaparsanız başka bir ücret almadan çömlek yapımını denemenize izin veriliyor. Biz girdiğimiz bu şirin çömlekçiden ufak biblolar aldık ve usta koltuğuna oturduk:) Ama zor zanaat..Biz pek başarılı olamadık denemesi sizden 🙂
Akşam üzerine doğru yağmur yağmaya başladı ve Avanos-Ürgüp arabaları ile Ürgüp’e geçtik. Hem karnımız acıktığı için hem de yağmur hızlandığı için ilk olarak çarşı içerisinde bir lokantaya oturduk ve yöresel yemeklerini yedik. (Kayseri mantısı, yöresel fasulye birde yöresel bir kuru helva yedik ama pek beğenmedik helvayı)
Ürgüp Göreme’ye göre daha şehirleşmiş bir bölge. Ürgüp’te meşhur Asmalı Konak dizisinin çekildiği ev müze haline getirilmiş, burayı gezebilirsiniz. Ayrıca bizce sokaklarını gezmek dışında çok fazla yapılacak bir şey yok. Biz dönüş yolunda birde Turasan şarap fabrikasına uğradık. Şaraplardan tadım yaparak fabrikadan alma imkanına sahipsiniz. Ayrıca şehrin bir çok yerinde farklı şarap mahzenlerinden de alışveriş yapabilirsiniz. Alışveriş sonrası daha fazla hava kararmadan ve yağmur artmadan Göreme’ye otele dönüşe geçtik. Son akşamımızda Göreme içerisinde çok şirin bir kafe keşfettik. Hava alanı transfer saatimize kadar burada zaman geçirdik ve kar bastırdı:) Kapadokya’ya kar yağışı eşliğinde veda ettik.
Tadı damağımızda kalan, çok etkilendiğimiz bir gezi yaptık ve bir daha mutlaka gelmek istediğimiz yerlerin listesine ekledik. Bu sefer Kapadokya’nın büyülü atmosferi içerisinde dinlenmek için olacak…:)
Sevgiler,
Cansu & Bora